Fél,Félén Pero'ne

Eski,gelin kaynana ilişkilerini bilmeyen yoktur.Hani zalim kaynana ve mazlum,ağzı var dili yok gelinlerin hikayeleri…

      Bizim hikayemiz biraz farklı.Kaynana yine aynı kaynana.Yani acımasız, yani mendebur. Fakat,gelin farklı.Mazlum görünür.Ama göz açık. Ama kurnaz.Değim yerinde ise “cin gibi”

      Patnos köylerinin birinde zalimliği ile nam salmış bir kaynana varmış.Hani “Allah düşmana vermesin.” Tipinde.Bu kaynana. Gelini Pero’nun adeta burnundan getiriyormuş. İş,güç yetmezmiş gibi bir yere gittiğinde kileri,ambarı dolabı ne varsa kilitler, anahtarı da yanına alırmış.Dönene kadar zavallı Pero aç kalır. Bir şey yiyemezmiş.

      Yine, kilitleme işini yapıp,dışarı çıktığı bir gün;kilitleyemediği peynir,yağ küplerinin de önüne bolca un sermiş.Niyeti: Pero,yağdan ya da peynirden alacak olursa ayak izlerinden belli olsun muş.Çıkıp gitmiş.Acıkan Pero ne yapsın? Başlamış düşünmeye.Düşünmüş taşınmış ve çözümü bulmuş.Ahırdan eşeyi çıkarıp, binmiş sırtına.Unla serili alandaki yiyecekleri başlamış çıkarmaya.Sonra afiyetle bir güzel yemiş.Kaynana döndüğünde yağın peynirin azaldığını fark etmiş.Fakat eşeğin ayak izinden başka iz olmayınca Pero’ya da bir şey de diyemiyormuş. Başlamış söylenmeye…

      "Erééé rast e. Sım, sımé keréne. Lééé… Fél,félé Pero’ne" ("Eveeeet doğrudur. İzler, eşeğin izleri. Ama…düzen Pero’nun düzeni.")