Bekleyeceğim

Yokluğunda

Kuşların kanatlarındaki renkler dökülürdü

Bir tufan olurdu göz yaşlarım.

Sonra

Bütün ışıklarını söndürürdü umut.

Zifiri bir karanlığa bürünürdü dünya.

Beynime işlediğim hayalin

Yavaş,yavaş silinirdi karanlıkta.

İsyan ederdim.

İsyan ederdim kayboluşuna.

İsyan ederdim ama

Çığlıklarımı kimseye duyuramazdım.

Koskoca evrende

Bir başıma kalırdım.

Bir yıldızlar,

Bir de ben...

Uyumazdım.

 

Biliyorsun.

Su gibiydim kirlenmiş atmosferinde dünyanın.

Yağmurların tufan olduğu bu iklimde

Su olarak anlamsızdım.

Ama bazen,

Dudakların kuruduğu çöllerde

İki hurma ağacının arasından sızarak

Gün yüzüne çıkardım.

Bazen sel olup

Ne bulduysam yüreğime bindirip

Bilinmeyen denizlere doğru yola çıkardım.

Bazen...

................

Ve bir gün

Sen geldin.

Öyle bir sıcak öyle bir yakıcı geldin ki;

Buharlaştım.

Yok oldum.

Şimdi ne sen varsın,ne de sıcaklığın.

Ne de

Bana,beni geri veriyorsun.

Ne de

Geride bıraktığın bu kül yığını

Ne haldedir diye dönüp bakıyorsun.

 

Şimdi

Her şey anlamsız.

Ne bu kentin zifiri karanlığı ne de su olmak

Getirmiyor bana

Benden alıp götürdüğün aydınlığı.

Hatırlarsan adım Sultan demiştin.

Öldürdün ya beni.

Gönül sarayımı yıkarken,içindeki Sultan’ı da öldürdün.

Şimdi sen.

Simdi sen iki kişinin katilisin.

 

Artık,ne desem faydasız

Yoksun.

Faydasız artık geri dönmeyeceksin.

Hani,

Belki deyip yollarına çıkmak,

Faydasız.

Umut edip geleceğine inanmak

Faydasız.

Gecelerce için,için ağlamak

Faydasız.

Isınmak için hayaline sokulmak

Faydasız.

..........

İnan sana küsmedim.

Anlamsız gidişine

Bir şey demeyeceğim.

Bir gün dönersin diye kapıyı kapatmayıp,

Merdiven eşiğinde

Hep seni,

Hep seni bekleyeceğim.

 

 

                                         Seyfettin Esin