Sen Ve Orası

Gecenin şarhoş yalnızlığı örterdi

Karanlığında baykuşların öttüğü doğduğum kentin.

Mum alevinde umutları vardı

Elektrikten habersiz

İnsanların orada

En büyük korkuları

Toprak damın akmasına sebep olacak

Yağmur bulutlarıydı.

Ölüme bakar gibi bakardı

İnsanlar bulutlara

O, kapkara korku

Öyle büyürdü ki…

Sonunda kabus olur yansırdı

Sıvasız taş duvarlara.

 

Her zaman kötü şeyler olacak değildi ya

Telaş

Bazen sevinçle yer değiştirirdi orada

Mesela

Kokmuş çökeleğe inat

Ekmeğine reçel de sürülürdü çocukların

Kaç kuruş olduğuna bakılmaksızın

Neşeye neşe katardı

İğne ile ardı ardına patlatılan

Sesleri balonların.

 

Orada

Bir yandan çatlamış meme uçlarıyla

Oflayarak

Çocuk emziren kadınlar

Diğer yandan nasıl beslerim kaygısına düşmeden

Yeniden hamile kalırlardı

Hamile kalmamak

Günahtı.

Şeyhimiz öyle buyururdu

İtaat etmek şarttı

Sitem.

Hiç edilmezdi.

Sitem de kabahatti.

 

Kışı sert geçerdi oraların

Dağlarında sürü ile acıkmış kurtlar,

Kar üstünde

Ayağında lepek

Dağdan şehre inmeye çalışan adamlarla beraber gezerlerdi.

Kimsenin dünyadan haberi yoktu.

Kendilerine bu hayatı reva görenlere

Hep boyun eğerlerdi.

Kimse neden diye sormazdı.

Neden günah sayılırdı.

Yazın güneşin

Kışın ayazın şekillendirdiği insanlar

Sefaletin en acımasızına bile şükrederlerdi.

 

Bazen ecel…

Sırtımızda un çuvalı taşırken

Yolun en dar dönemecinde beklerdi.

Birden

Keskin bir kurşun sesi

Mızrak gibi karanlığı delerdi.

Herkes bilirdi

Töre böyleydi.

Çünkü

Hacı Mahmut’un oğlu Nizamettin’in kanı

Hala yerdeydi.

Aksakallı büyükler

Kazanlara su koydururken

İki kişiyi de

Tez olsun diye mezarlığa gönderirdi.

Kimin öldüğü bilinmezdi

Her kes

Töre yerine geldi der,

Kalınca sarılmış muş tütününden

Oh… çekip

Derince bir nefes çekerlerdi.

Sadece biri öldürüldü bilinir

Kimin öldüğü

O kadar da

Önemli değildi.

 

Gecenin sarhoş yalnızlığı örterdi

Karanlığında baykuşların öttüğü

Doğduğum kentin.

Fanusu kırık

Gaz lambasının aydınlattığı gecelerde

Masallar da anlatılırdı çocuklara.

Mirze mıhemmed masallarıyla geceler

Gışté dedemin tespihi gibi uzadıkça uzardı.

Çocuklar

Rostemé Zal ile sabaha  uyanırdı.

Sabahlar sevdayla aydınlanırdı.

Anlamazdım.

Anlayamazdım

Masallardaki sevdaları

İnsanlarımın neden övdüğünü

Fakat

Sevdalandı diye birine

Kız çocuklarını

Vurup öldürdüğünü.

 

Masallar anlatılırdı uzun kış gecelerinde.

Ben Rostemé Zal  olurdum

Uçururdum kellesini tüm Beko’ların.

Sen,

Zin olurdun

Ama ben Mem olmayı başaramazdım.

Sen

Xecé olurdun Süphan’da

Aslı olurdun,

Kaçırırdı baban seni

Ben bulmak için yola düşerdim ardından.

Sen

Ardından hep koştuğum bir masaldın

Bilmezdim

Hep ulaşamayacağım yerde beklerdin beni

Elerimi uzatırdım

Yetişemezdim.

 

                                    Seyfettin Esin