Meçhul Sevgiliye 1. Mektup

 

Merhaba Yaban gülüm

             Seni hatırlatan o kadar çok şey var ki; unutmak istesem bile, unutturmayan. Dinlediğim şarkıların ayrılık nakaratlarında,otobüs duraklarında,dağınık saçlarda,yanan ayaklarını serin sulara daldıranlarda hep seni görüyorum. Akşam paydoslarının çocuksu telaşlarında,manasız korkularını hatırlatan iç gıcıklayıcı,garip bir tebessüm yapışıyor dudaklarıma. O zaman ağlamaklı oluyorum. Yüzüme garip,garip bakan insanlara, yaşadığım akıl almaz serüvenlerin yorgun bedenimde yaptığı tahribatların ne denli büyük olduğunu anlatamamanın sıkıntılarını yaşıyorum. Seni unutamıyorum. Belki de unutmak istemiyorum.

             Hatırlıyor musun?Hayatın anlamını yitirdiği bir sonbahar günü tanışmıştık. Perşembe günüydü. Krem rengi pantolon üzerine çektiğin göz alıcı kazağından ziyade,yeşil gözlerinin o çocuksu ve masum ifadesi kafamı kurcalamıştı.”Neden?” demiştim kendi kendime o an. ”Neden?” Nedenini bilemediğim garip şeyler oluyordu. Tanımlayamadığım bir sıkıntı yüreğime saplanmış dalga,dalga vücudumun tüm hücrelerine yayılmıştı. Sen gitmiştin. Ama ben orada kalakalmıştım. O gün rüzgar,ağaçların çaresiz yapraklarını sağa,sola savururken;Yüreğim fırtınalara açık uzak denizlere doğru çoktaaan yola çıkmıştı bile.

              Bu gün de sapı sarı,siyah bir şemsiye hatırlattı seni. Hani bankanın önünde işe gitmek üzere saçağın altında açtığın. Hani rüzgarda ters dönen ve bir türlü kapatamadığın şemsiye... Ne kadar gülüşmüştük hatırlıyor musun? Bu gün bir kızda gördüm aynı şemsiyeyi... Ne garip şemsiyelerde bile hatıraların var unutamadığım.

              Zaman sonbaharı,saatler sonbaharı gösteriyor. Şarkılar hep sonbahardan çalıyor. Sonbaharı yaşayan ömrümün bu son demi,sensiz kış hazırlıklarına başladı bile.

              Sen yoksun. Var mıydın? Yoksa sen diye gördüğüm bir rüya mıydı? Kayıp zamanlarımın muhasebesini yaptığım bir dönemde karşıma çıkan sen, bir telafi ikramiyesi miydin yoksa? Yoksa iyi bir kul olmadığımdan tanrının verdiği bir ceza mıydın? Ki işkence boyutlarını aşan bu acılarımı başka nasıl ifade edebilirim. Zaman,sonbaharı gösteriyor ve üşüyorum. Her böylesi üşüyüşte içimi sım,sıcak kılan o kadınsı sarılışını arıyor olmalıyım ki; Ellerimi uzattığım hiçbir sobanın sıcaklığı ısıtmıyor beni. Üşüyorum... Ellerim sıcaklığını arıyor. Seni arıyorum bu çok zor alışacağım coğrafyada.

       Yaban gülüm. Biliyorum. Hiçbir zaman yazdıklarıma cevap vermeyeceksin. Ama ben sana yarın yine yazmaya devam edeceğim. Şimdilik hoşça kal. İyi geceler.

 

                                                                               1 aralık 2004

                                                                                   SÖKE