Meçhul Sevgiliye 7. Mektup

        Ufukta bir çizgi gibi gördüğün dağlar var ya: Hani sarp uçurumları olan;Hani dar geçitleri zorla aşılabilen dağlar. Hani çoğu zaman aşılmasının imkansızlığına kapılıp çaresizlik yaratan dağlar. İşte o dağların ötesinde ben varım. O dağların ötesinde sen varsın. Bazen düşünüyorum da, en hızlı uçan kuş ne? Kırlangıç mı? O zaman bir kırlangıç olmayı arzuluyor insan. Şöyle,özlemlerin azap boyutuna ulaştığı anlarda uçup sana varmalı diye. Sevgiyle çarpan kanatlar gece,gündüz demeden, durmak,dinlenmek bilmeden uçmalı. Öylesi aşkla uçmalı ki; Şaşırtmalı cehennem misali hasret yaratan o dağları

       Her şey dağlarla bitmiyor ki. Hasret yaratan binlerce sebep sayabilirim sana. Ama hiçbiri, vefasızlığın kadar koymuyor biliyor musun? Hiçbir vefasızlık, seninki kadar ızdırap vermiyor yorgun bedenime. Hiçbir vefasızlık seninki kadar sancılı olamaz. Vefasızlığını düşündüğümde öyle anlar oluyor ki, vücudumun her tarafı kör testerelerle, onlarca el tarafından kesiliyor gibi oluyorum. O da yetmezmiş gibi açılan her yarama avuç,avuç tuz basıyor vefasızlığın. Kabul et

       Abartmıyorum Hatta az bile söyledim. Unutma ki aynı gezegendeyiz. Belki,ayrı şehirlerde ama,aynı ülkedeyiz. Başka galaksilerin ulaşmazlığı içindeki tavrının,vefasızlık boyutlarını da aştığını söylememe gerek var mı? Gerçekten yaşıyor musun diye ciddi şüphe duymaya başladım bu son günlerde. Yaşıyor olsaydın his ederdim. Sensiz,ama seni yaşadığım bu zaman diliminde bir kerecik de olsa ortaya çıkardın. Ölmüş olmalısın. Evet,evet ölmüş olmalısın. Yoksa ellerimi içime daldırdığımda dokunabileceğim kadar yakınımda olan sen,herhangi bir şekilde ortaya çıkıp “;Şaka yaptım” Ya da “;Sadakatini sınamak için kayboldum aşkım” deyip yine kök sarmaşıklar gibi bedenime sarılmalıydın Ölmüş olmalısın. İyi de,ölmüş olsan her ölü gibi senin de bir mezarın olmalı öyle değil mi?. Seninki nerede? Yoksa,sellerle işbirliği mi yaptın? Mezarına da ulaşamayayım diye.Seller,adını taşıyan mezar taşını başka yerlere mi sürükledi? Yoksa boğuldun mu derin sularda? Karanlık sularda bir daha seni görmeyeceğim bir şekilde kayıp mı oldun? Fakat nüfus kayıtlarında hala adın duruyor. Yoksa ölmedin de bana şaka mı ediyorsun,söyle. Eğer şaka ise,hiç hoşuma gitmediğini bilmeni istiyorum. Hem böylesine eşek şakası olmaz. Sana da hiç yakıştırmadım. İyi de,ölmediysen neredesin?... Neredesin yaban gülü! Neredesin

       Eğer ölmemiş te yaşıyorsan bu vefasızlığını nasıl izah edeceksin? Kabus gibi üzerime çöken hasretini,özlemlerimi ve acılarımın diyetini hangi bedelle ödemeyi düşünüyorsun? Hangi bedel çalınmış hayallerimi geri getirebilir bana. Hangi bedel yıktığın umutlarımı tekrar onarır ve içimde öldürdüğün o çocuğu tekrar hayata döndürebilir

      Hatırlıyor musun? Kurumuş ağaca ilk suyu verdiğinde,yeşeren ilk tomurcuğa ne kadar sevinmiştin. O zamanlar dinlediğimiz şarkılarda hayat,daha farklı anlamlara bürünüyordu sanki. Nilüfer ,”Büyük Aşkım’;ı söylerken,saçlarını sağa sola savurarak eşlik edip ve gözlerimin içine bakarak şarkının sözlerini bana söylediğinde,bulutların üzerinde uçuyorduk adeta. Bir sigaranın,ömrü dört dakika kısalttığının matematiksel hesaplarını yapıp, birlikte yaşayacağımız yılları planladığında sevgin,başımı döndürüyor,sarhoş ediyordu Sonra o kaçamaklarımız. Çılgınlıklarımız. Okulu astığımız o perşembe günü. Sonra uydurduğumuz yalanla bir türlü ikna edemediğimiz müdürün şaşkınlığı. Hiç unutamıyorum mazeret uydurduğunda kıp kırmızı kesilmiş halini Hani sonrasında saatlerce kahkahalarla gülüştüğümüz... Kabul edelim. İkimiz de biraz deliydik. Sadece onlar mı? Tabi ki hayır.Hatıraların o kadar taze ki. Yaşadığımız her anı santimetrekarelere ayırıp ayrı,ayrı saatlerce yaşadığımı bilmiyorsun...

         Hani,bir keresinde Doğubayazıt’tan dönerken Tendürek’te arabamız arızalanmıştı ya.Hani,korkumuzu belli etmemek için birbirimize sarılıp şarkılar söylediğimiz o karanlık geceyi. Hani,yeni bir şey keşfetmiş gibi birden doğrulup gözlerimin içine bakıp söylediklerini hatırlıyor musun? “Seninle ölmek te güzel olmalı” ardından “Ağrı Dağı’na mistik ve demli bir çay kıvamında bakan Doğubayazıt’;ın herhangi bir toprak damının dibine gömsünler ikimizi.” demiştin .Hatta “Bizi aynı mezara birlikte gömmeliler. Mezarımızın bile ayrı olmasına tahammül edemem” dediğini,unutmuş olamazsın.

        Yaban Gülü’m. Yaşattığın ikinci baharı tekrar kışa çevireceksen kabul etmediğimi bilmeni istiyorum. Kışı henüz karşılamaya hazır değilim. Geri alacaksan verdiğin baharı, bana son baharımı geri ver. Geri ver ki,çile dolu yaşamımın güzel anlarını toparlayıp son kırıntılar üzerine göz yaşlarımı akıtma zamanım ve pişmanlıklarımı düşünme fırsatım olsun

Seni hep sevdim. Sana asla ihanet etmedim. Ama sana olan sınırsız sevgimin ve sadakatimin karşılığı vefasızlık asla olmamalı. Hele,hele vefasızlığın sadakatsizlik boyutlarına ulaşmışsa,benim de bazı değerleri yeniden muhasebe etmem gerekecek. Bundan da hiçbir şekilde pişmanlık duymayacağımı bilmeni istiyorum

        Biliyorum yazdıklarıma asla cevap vermeyeceksin. Ama ben,yalçın kayalıklarda açan,rüzgarın bile ulaşamadığı Yaban Gülü’m olarak kalacaksın umutlarıyla,sana yazmaya devam edeceğim.